Tarihte iz bırakmış bir şahsiyeti yakından tanımanın çekiciliğine karşı koymak imkânsızdır. Bu karşı konulamaz çekimi dizginlemenin yolu ise biyografi okumaktan geçer. Biyografi okumak keşiflerle dolu, büyüleyici ve eşsiz bir serüvendir. İnsanı/okuru, sırlarla örülü yaşamların bilinmezlerine ulaştıran efsunlu bir yolculuktur. Belki yalnızca ismini bildiğimiz önemli bir şahsiyetin; bir edebiyatçının, bir dehanın, bir müzisyenin, bir bilim adamının “hikâyesine” varmak, ismin ötesini görmektir. Benzersiz bir uğraştır biyografi okumak. Ne ki ülkemizde biyografi de tıpkı deneme ve şiir gibi hak ettiği ilgi ve önemi göremeyen bir tür olarak edebiyat sahnesinde yerini almış. Ama yine de son yıllarda Türkiye’de de gelişmeye ve ilgi görmeye başladığını görüyoruz bu edebi türün…
Biyografi türü söz konusu olduğunda akla gelen ilk isim Stefan Zweig oluyor elbette. Avusturyalı yazar Zweig, Freud ve psikolojiye ilgi duyuyordu ve bu ilgi onun biyografi alanında önemli eserler ortaya koymasını sağladı. Zweig, kaleme aldığı biyografilerle edebiyat ve bilim dünyasından birçok ünlü kişinin ve tarihi şahsiyetin yaşamını göze görünür kıldı. Bu isimlerden bazıları ise şunlar: Balzac, Dickens, Dostoyevski, Casanova, Stendhal, Tolstoy, Hölderlin, Kleist, Nietzsche, Romain Rolland, Marie Antoinette, Magellan, Erasmus, Fouche, Freud, Montaigne (intihar etmeden önce yazdığı son biyografi)… Zweig, hem bir romancı, hem bir oyun yazarı, hem de bir gazeteciydi. Ama hepsinden öte ve her şeyden önce bir biyografi ustasıydı o. Dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en iyi biyografi yazarı… Biyografi yazarlığına yön veren Zweig’in eserleri pek çok biyografi yazarı için yol gösterici bir örnek oldu. 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biri olan, dünya edebiyatına damgasını vuran Zweig’in eşsiz yapıtları, kuşkusuz bundan böyle de bu işlevini sürdürecek.
Türkiye’de her alanda olduğu gibi biyografi yazını için yeterli kaynak yok. Biyografi yazarının gerekli bilgi ve belgeye ulaşması hayli güç. Kişinin kendi kaleminden çıkmış anılar, mektuplar, günlükler ve hatta fotoğraflar, biyografi yazarının neredeyse ilk başvurduğu kaynaklar olarak karşımıza çıkıyor. Ancak Oğuz Atay’ın dediği gibi “Daha insanlarımız arkalarında bir belge bırakmaya alışmamışlar. Kalıcı bir şey bırakmaya korkar gibi bir halimiz var”. Ama ne ki bırakılan belgeleri koruyup kollama konusunda da oldukça duyarsızız. Oysa bu tür belgeleri özenle saklayıp gelecek kuşaklara aktarmak büyük önem taşıyor. Böylece biyografi yazarlarının işi kolaylaşmış, biyografi yazımının önü açılmış olur. Cemal Reşit Rey, Necil Kazım Akses, İlhan Usmanbaş gibi usta müzik adamlarının yaşamlarını kitaplaştıran müzik yazarı Evin İlyasoğlu’nun, Eylül 2003’te Tarih Vakfı Konferansı’nda dile getirdiği şu cümleler de belge saklamanın önemine dikkat çekiyor: “Ne yazık ki ülkemizde öyle çok insan, ‘ben öldükten sonra bunlar kimi ilgilendirecek’, düşüncesiyle eski fotoğrafları yırtıp atmakta. Kendi fotoğraflarını bir zarfta, kutuda ya da çekmecede saklayanlar var, ancak bunları zamandizinsel olarak albümlerde toplayanlar yok denecek kadar az. Oysa fotoğrafların her biri kendi içinde bir romandır. Yalnız poz veren kişi değil, çevresindekiler, arkadaki pano, giyim kuşam, poz veriş şekli, her biri ayrı tarihsel değer taşır. (…) Eski Türkçe mektupları, anıları ya da birtakım belgeleri ‘artık kim okuyacak’ diye yırtıp atanlara da rastlıyoruz. Tarih Vakfı ya da üniversiteler gibi kurumlar, çevreye çağrıda bulunup tükenmekte olan nice belgeyi çözüp değerlendirecek uzmanlara sahip olduklarını duyurmalılar.”
Türk edebiyatında ilk biyografilerden biri olarak kabul gören eser, Malik Bahşi’nin İranlı şair Feridüddin Attar’dan çevirdiği “Tezkiret’ül Evliya”dır. Modern anlamda biyografi yazımının ilk örnekleri ise 19. yüzyılda, Tanzimat edebiyatıyla birlikte karşımıza çıkıyor. Namık Kemal, Beşir Fuad, Ahmet Midhat ve Fatma Aliye Hanım’ın kaleme aldığı yaşam öyküleri bu dönemde ortaya konan eserlere örnek teşkil ediyor. Ve 20. yüzyıla gelindiğinde bu türdeki yapıtların sayısının ve çeşitliliğinin arttığını görüyoruz. Şairlerin hayatlarını anlatan ve eserlerinden örnekler veren “tezkireler” de biyografi türünün ilk örnekleri olarak kabul ediliyor. Türk edebiyatında, adı anılması gereken en önemli biyografi kitaplarından biri de Âşık Çelebi’nin “Meşâ’irü’ş-Şû’arâ”sıdır. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından 2010 yılında günümüz Türkçesiyle yayımlanan eseri hazırlayan ise Prof. Dr. Filiz Kılıç. Tanzimat’tan günümüze uzanan biyografilere şu örnekler verilebilir:
Recaizade Mahmut Ekrem/Kudemadan Birkaç Şair (1885)
Muallim Naci /Osmanlı Şairleri (1890)
Beşir Fuad/Viktor Hugo (1886)
Süleyman Nazif/Mehmet Akif (1924)
Kenan Akyüz/Tevfik Fikret (1947)
Mehmet Kaplan/Namık Kemal Hayatı ve Eserleri (1948)
Olcay Önertoy/Halit Ziya Uşaklıgil, Romancılığı ve Romanımızdaki Yeri (1965)
Birol Emil/Mizancı Murad Bey, Hayatı ve Eserleri (1979)
Nurullah Çetin/Behçet Necatigil, Hayatı, Sanatı ve Eserleri (1998)
Bugün yaşayan ve biyografi yazan isimlere ise şu örnekleri verebiliriz: Beşir Ayvazoğlu, Konur Ertop, Handan İnci, Abdullah Uçman, Emel Koç, Orhan Karaveli, Aydın Büke, Emre Aracı, Evin İlyasoğlu… Türk edebiyatında bu alanda eserler veren önemli isimlerden biri de; düşün adamı, tarihçi ve aynı zamanda iktisatçı olan Şevket Süreyya Aydemir’dir (1897-1976). Aydemir; Atatürk, İsmet İnönü, Enver Paşa gibi Türk tarihinde önemli rol oynayan kişiliklerin hayatlarını kitaplaştırdı. Atatürk’ü anlattığı üç ciltlik “Tek Adam” (1963-1965) ve İsmet İnönü’yü anlattığı yine üç ciltlik “İkinci Adam” (1966-1968) önemli yapıtları arasında yer alıyor. Yazar ayrıca “Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa” ve “Menderes’in Dramı?” isimli iki önemli biyografiye daha imza attı. Aydemir, “Suyu Arayan Adam” (1959) başlığını taşıyan bir de otobiyografi kaleme aldı.
İlgilenenler için dikkat çekici ve önemli birkaç biyografi kitabı…
Bir Şairin Yaşamöyküsü-T.S. Eliot
John Worthen
İthaki Yayınları, 2017
Yirminci yüzyıl modernist şiirin en büyük şairlerinden ve dönemin en önemli oyun yazarlarından olan Thomas Stearns Eliot’ın çalkantılı ve karmaşık hayatını anlatan bu eser, şair hakkında yazılmış en objektif metinlerden. Yalnızca bir şairin hayatını anlatmakla kalmıyor, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı dönemi Amerikası ile İngilteresinin sanat hayatını da mercek altına alıyor. Biyografi, W. B. Yeats, Ezra Pound, Bertrand Russell ve Virginia Woolf gibi ünlü isimlerin Eliot’ın yaşamındaki önemine tanıklık etmek açısından da önemli bir yer tutuyor.
Nâzım Hikmet Üstüne Yazılar
Memet Fuat
Yapı Kredi Yayınları, 2017
“Nâzım Hikmet Üstüne Yazılar”, Memet Fuat’ın 1965-1998 yılları arasında çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanan yazılarından oluşuyor. Memet Fuat, bu yazılarda, Nâzım Hikmet’in şiiri, yaşamı ve yapıtları hakkında yaptığı bilimsel incelemeler ve ilk elden tanıklıklarla birçok yanlışı düzeltiyor ve Nâzım’ın daha iyi anlaşılması için okuyucuya rehberlik ediyor.
İşte Caravaggio
Annabel Howard
Hep Kitap, 2017
Bacon, Caravaggio, Cézanne, Dalí, Gaudi, Gauguin, Goya, Kandinsky, Leonardo da Vinci, Magritte, Matisse, Monet, Pollock, Rembrandt, Van Gogh, Warhol, Frank Lloyd Wright: Farklı ülkelerden, farklı akımlardan, sanat dünyasında iz bırakmış on yedi sanatçı. Ödüllü çizerlerin kitaplara özel çizdikleri illüstrasyonlarla herbiri kendi başına da bir sanat eseri adayı olan on yedi kitap. Hep kitap “İşte” dizisiyle sanatseverleri keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Pek çok ressam gölgelerde kalmaktan yakınırken, İspanya’nın arka sokakları insanlığa yepyeni bir sanatçı fısıldadı: Otuz dokuz yaşında öldüğünde ardında on yedi polis raporu, bir cinayet mahalli, bir de şövalye unvanı bırakan bir adam… Hayatının büyük bir kısmını kaçarak geçiren, gölgelerden öğrendiklerini sanatı ile harmanlayan, vahşi sokak hayatını resimlerinde ölümsüzleştiren bir ressam. Batı sanatının en etkileyici ve en ufuk açıcı sanatçılarından biri: İşte Caravaggio.
Sevgi Soysal
Sefa Yüce
Ebabil Yayıncılık, 2016
Türkiye’de sosyokültürel değişim 1960’lı yıllardan itibaren büyük bir ivme kazanır. Toplum yapısını derinden etkileyen bu değişim dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türk edebiyatına da yansır. Onunla Cumhuriyet sonrası sosyokültürel hayat romana taşınır. Her yazarın ortaya koyduğu sanat eserinin, kendine özgü bir yapısal bütünlüğü bulunmaktadır. Sevgi Soysal, “Tutkulu Perçem”le başladığı yazarlık serüvenini “Hoş geldin Ölüm”le noktalar. Onun eserlerinde “görgü, gözlem, bilgi, izlenim ve duygu”nun bütün etkilerini görmek mümkündür. Ona göre, sağlıklı ve eğitimli bir toplumun geleceği kadınlara bağlıdır. Okuyan ve kendini yenileyen Soysal, sadece bir yazar değil aynı zamanda bir Türk entelektüelidir.
James Joyce-Hayatı ve Eserleri
Richard Ellmann
Kabalcı Yayınevi, 2012
İrlanda edebiyatı üzerine otorite kabul edilen Richard Ellmann’ın kaleminden 20. yüzyıl edebiyatını derinden etkileyen İrlandalı yazar James Joyce’un hayatı… İlk okumada öyle kolayca anlaşılamayan, bir kelime ustası olan Joyce’u ve eserlerini anlatan bir biyografi ortaya koymak da pek kolay olmasa gerek. Ellmann, edebiyatın zeki çocuğu James Augustine Aloysius Joyce’u anlamayı ve anlatmayı başarmış görünüyor.
Stefan Zweig’in Son Günleri
Laurent Seksik
Can Yayınları, 2012
Laurent Seksik, bu biyografik romanda Stefan Zweig ve karısı Lotte’nin ölüme doğru çıktıkları yolculuğun son altı ayında onlara eşlik ediyor. İçine düştükleri o derin bunalımı, mücadeleyi değil de kaçmayı seçmiş olmalarının o dayanılmaz vicdan azabını her sayfasında hissettiriyor, o kederli günleri onlarla birlikte yaşıyor, yaşatıyor. İnsanın yüreğini burkan bir öykü. Gerçek olduğunu bilerek okumak, bir dönemin, bir dünyanın yok oluşuna tanık olmak daha da hüzünlü…
Lüzumlu Adam İshak Alaton
Mehmet Gündem
Alfa Yayıncılık, 2012
Mehmet Gündem’in kaleme aldığı sıra dışı bir yaşam öyküsü, Lüzumlu Adam İshak Alaton. Gündem’in bu kitabında Yahudi asıllı Türk işadamı İshak Alaton’un yaşadığı hayat mücadelesini, kırılma anlarını, hüzünlerini, mutluluklarını, her ne olursa olsun yeniden başlama iradesini, sonsuz öğrenme azmini, kendini aşma çabalarını ve küçük de olsa hayata iz bırakma niyetine tanık oluyoruz.
İlhan Usmanbaş/Ölümsüz Deniz Taşlarıydı
Evin İlyasoğlu
YKY, Temmuz 2011
Müzik yazarı Evin İlyasoğlu’nun ilk olarak 2000 yılında yayınlanan “İlhan Usmanbaş/Ölümsüz Deniz Taşlarıydı” adlı kitabı, bestecinin 90. doğum yıldönümü nedeniyle 2011 yılında tekrar basıldı. Kitabın son bölümünde Usmanbaş’ın en yakın dört dost/öğrencisinin onunla ilgili değerlendirmelerini içeren yazı ve söyleşiler yer alıyor. Yeni baskıda, sanatçının 2000 sonrası yaşamından önemli çizgiler, yapıt listelerinde ve diskografisindeki yenilikler de yer alıyor. Ayrıca kitaba ekli CD’de Usmanbaş’ın daha önce hemen hiç çalınmamış, kaydedilmemiş dört yapıtı yer alıyor.
Sartre
Denis Bertholet
İthaki Yayınları, 2009
Sartre’ın yaşamı ve düşüncesini gerçekçi bir bakış açısıyla bir arada ele almak… Metinlere, kapsamlı yazışmalara, yapıtlara, anılara dayanarak 20. yüzyılın en büyük aydınının portresini çizebilmek… Denis Bertholet’in amaçlayıp gerçekleştirmiş olduğu işte bu. Bertholet’in ciddi bir araştırma ürünü olan bu yapıtı, nesnel bir bakış açısıyla Sartre’ı tüm yönleriyle tanımamızı, anlamamızı sağladığı gibi 20. yüzyıl tarihine ışık tutan önemli bir belge aynı zamanda.
Cemal Süreya/Şairin Hayatı Şiire Dahil
Feyza Perinçek-Nursel Duruel
Can Yayınları, 2008
Feyza Perinçek’le Nursel Duruel’in birlikte ortaya koydukları Cemal Süreya biyografisi, sanatçının desenleri ve yaşamının çeşitli dönemlerinde çekilmiş fotoğraflarıyla da dikkate değer, önemli bir eser. Selim İleri şöyle diyor bu kitap için: “Cemal Süreya/Şairin Hayatı Şiire Dahil” alışılagelmiş, planı kalıplaşmış, beylik bir yaşamöyküsü değil. Tam tersine, Cemal Süreya şiirinin olanca inceliğini düzyazıda arıyor. Cemal Süreya’nın şiirinden hayata açılıyor, şairin hayatını şiirle buluşturuyor, örtüştürüyor. Böylesi bir yöntemi seçtiği için, hem göz kamaştırıyor, hem de kim bilir ne çetin bir çalışmaydı, dedirtiyor okura. Diyebilirim ki, edebiyatımızda yazılmış en güzel biyografilerden biri, bir başyapıt.”
Ahmed Adnan Saygun/Doğu-Batı Arası Müzik Köprüsü
Emre Aracı
YKY, 2007
“Sibelius Finlandiya, De Falla İspanya ve Bartók Macaristan için ne ifade ediyorsa Türkiye için onu ifade eden, Türkiye'nin büyük ve yaşlı müzik adamı.” 15 Ocak 1991 tarihli İngiliz The Times gazetesinin ölüm haberleri sütununda yer alan bu cümle, tüm yaşamını büyük yapıta giden yolları aramaya adamış, en dipte yatan mirasına dek kazdığı "geleneği" Batı müziğinin çoksesli diliyle tüm dünyaya aktaran bir büyük bestecinin ve filozofun, Ahmed Adnan Saygun’un ardından yazılmış. “Türkiye'nin büyük ve yaşlı müzik adamı…” Saygun’u ne kadar iyi anlatan bir söz! Böyle bir sanatçının yaşamı ve yapıtları hakkında bugüne dek kapsamlı bir araştırma yapılmamış olmasının yarattığı boşluk da o kadar büyük! “Ahmed Adnan Saygun: Doğu-Batı Arası Müzik Köprüsü”, bu boşluğu dolduruyor.
Virginia Woolf/Yaşam Bir Rüyadır Uyanmak Öldürür
Quentin Bell
Everest Yayınları, 2007
Yeğeni Quentin Bell’in kaleminden Virginia Woolf’un hayatı… Dünya edebiyatının en etkileyici yazarlarından Virginia Woolf´un, yeğeni tarafından kaleme alınan biyografisi, Virginia Woolf: “Yaşam Bir Rüyadır, Uyanmak Öldürür” başlığıyla Everest Yayınları’nın “Unutulmayan Kadınlar” dizisinden yayınlanmıştı. Woolf’un şimdiye dek yayınlanmış en ayrıntılı biyografisi olan kitap, hem pek çok belgeye dayanması hem de yazarın yaşamına aile içinden bir bakışla yaklaşıyor olması bakımından ilgi çekici. Virginia Woolf’un etkin rol oynadığı, efsanevi “Bloomsbury Grubu” da kitapta detaylı bir biçimde irdeleniyor.
Elif Şahin Hamidi (elif.sahin@gmail.com)