“ Umulmadık Topraklar ”
“terra incognita”
Savaşlar, soykırımlar, katliamlar, sürgünler, ekolojik felaketler ve bunların ardından yaşanan travmalar 21. yüzyılın deneyimine damgasını vurdu. Buna karşın, yaşananlar gizlendi, bastırıldı, dile dökülemedi. Bellek aktarımı felaketler dizisi ile kesintiye uğradı. Çağımızın ruhuna yası tutulamamış kayıpların gölgesi düşüyor.
Felaketler birbirini izlerken ve geçmişin hayaletleri hala huzur bulmamışken nasıl ve nerede soluk alacağız? Bunca kaybın ağırlığı ile nasıl, nereye yol alacağız? Bir gemi inşa etsek örneğin. Tufandan sonra yeni bir yaşama başlamak umuduyla. Siz neyi alırdınız yanınıza? Yası tutulamamış bir geçmişten geleceğe hangi anıları, hangi izleri, hangi imgeleri, hangi duyguları götürürdünüz? Umut mu, aşk mı, bir hayvan mı, bir tohum mu, yoksa bir şiir mi alırdınız kucağınıza? Bu geminin belli bir rotası olmazdı elbette. Ama tarihlerin ve hafızaların kesiştiği yere, bu tarih ve hafızaların hem çözüldüğü hem de keşfedilen yollar boyunca yeni ve daha zengin dillere tercüme edildiği bir sınıra, ufka doğru giderdi.
“Sınır demek bir şeyin durduğu yer demek değildir. Sınır, Yunanların da gördüğü gibi, bir şeyin asıl açılımına başladığı yerdir. Bundan dolayıdır ki bu kavram Horismos’tan yani ufuktan gelir[1]”
Zaman daralıyor, sular çoktan yükseldi. Ayaklarımızı güvenle bastığımız toprak koyu bir bataklık şimdi. Ekolojik, ekonomik ve politik anlamda eve dönüşün olmadığı uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. 21. yüzyılda milyonlarca insan, toplumsal ve zihinsel evrenlerinden zorla kopartılarak bulutlar dışında hiçbir şeyin tanıdık olmadığı bir manzaraya dahil oldu.[2] Uzam tutmayan kesintili bir varoluşu; kimliğin, aidiyetin, mülkiyetin geçerliliğini yitirdiği bir sınır deneyimini paylaşıyoruz. Bu deneyimden, kendini ve ötekini tanımlarken “adımlarımızı yere daima hafif basmayı[3]” öğreniyoruz. Kendi sınırlarımızın ötesinde başka sesler, başka bedenler, başka dünyalar olduğunu keşfetmeye başlıyoruz. Mültecilik bizi birleştiren tek ortak kimlik olmak üzere. Tufandan sonra hayatta kalacak ilk ve gerçek insanın hakikaten ve acilen neye ihtiyacı olacak?
“Sürgündeki kişi bilir ki seküler ve olumsal bir dünyada evler daima geçicidir. Bizleri bildik toprakların güvenliğine kapatan sınırlar aynı zamanda birer hapishane olabilirler. Ve zaten bunlar genellikle akla ya da zorunluluğa dayanmayan zeminlerde savunulurlar. Çünkü sürgündekiler sınırları aşar ve düşünce ile deneyim önündeki engelleri parçalarlar.[4]”
12-20 Kasım tarihlerinde, Tüyap’ta gerçekleşecek Artist 2016 / 26. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı bu yıl sizleri, ortak deneyimimiz olarak göçmenlik üzerine düşünmeye davet ediyor. Liberal demokrasinin vaatlerinden ve ekosistemden sürgünümüzün öyküsünü kolektif belleğe kaydetmek için yola çıkıyor.
Artist 2016/ 26. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı bu yıl “Umulmadık Topraklar” başlığı altında galerileri, bağımsız sanatçı gruplarını, küratöryal sergileri, performansları, atölye çalışmalarını, bu yılın konusu ile ilgili çalışan çeşitli sivil toplum kuruluşlarını ve toplumsal hareketleri bir araya getiriyor. Sergi organizasyonunda çok küratörlü, yatay yapılanmayı sağlayarak, önceden tasarlanan bir resmi görünür kılmayı değil, aksine beklenmedik karşılaşmalarla, konturları önceden kestirilemeyen bir formu içeriden dışarıya doğru kurmayı hedefliyor.
26. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı / Artist 2016’nın öncelikli hedefi aktif, nitelikli, üretken, heyecan verici bir sanat platformuna dönüşmek. Karşılaşmalara açık, çok sesli, dayanışmacı ve eleştirel bir öz-örgütlenme olarak yıl içine de yayılacak bir dinamizmin tetikleyicisi olmak. Sizi de bu organizasyonun bir parçası olmaya davet ediyoruz.
Küratörler ve Katılımcılar:
DEPO -BAK projesi- Latife Uluçınar, Emre Zeytinoğlu, Barış Seyitvan, Ezgi Bakçay, Rahmi Öğdül, İpek Çankaya (Halka Sanat), Rafet Arslan, Aslıhan Kaplan Bayrak (Bahçe Grubu) İnsel İnal, Göçmen Kadınlar Birliği (Almanya), Mahmut Koyuncu, Yekhan Pınarlıgil- Murat Alat – Lionel Soukaz (Paris-Fransa), Elli Chrysidou (Selanik, Yunanistan), Taner Güven, Gogo Smili, Zeki Coşkun, AmberPlatform, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Uygulama ve Araştırma Merkezi (FUAM), Hinterland Galerie (Viyana, Avusturya), Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, Grafist, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent/Kent Düşleri Atölyesi, LeMan, Arada Kültür Sanat Derneği, Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED)
Umulmadık Topraklar’a Nalan Yırtmaç Fanzin Atölyesi ile, Murat Akdağ, Hakan Kökcü ve Fethi Arda Ergül performanslarıyla katılıyor. AICA başkanı Marek Bartelik’in de katılacağı panel programını Ayşegül Oğuz ve Çiğdem Zeytin hazırlıyor. Toplumsal hareketler bölümünün koordinatörlüğünü Eda Yiğit, performans koordinatörlüğünü Ceylan Dizdar, etkinlik kitabının editörlüğünü ise Özge Uysal yapıyor.
[1] Martin Heidegger, Building Dwelling Thinking, Martin Heidegger, Poetry, Language içinde, çev. Albert Hofstadter, New York: Harper Colophon Books, 1971
[2] Enzo Traverso, Geçmişi Kullanma Kılavuzu: Tarih, Bellek, Politika, çev. Işık Ergüden, Versus Kitap, İstanbul, 2009, s. 3; Michael Löwy, Walter Benjamin: Yangın Alarmı, “Tarih Kavramı Üzerine” Tezlerin Bir Okuması, çev. U. Uraz Aydın, Versus Yayınları, İstanbul, 2007, s. 17.
[3] Paul Carter, Living in a New Country, History, Travelling and Language, Londra: Faber&Faber, 1992, s.7-8.
[4] Edward Said, Reflections on Exile, Russell Ferguson, Martha Gever, Trinh T. Minh-ha ve Cornel West (Der.), Out There, Marginalisation and Contemporary Cultures, Cambridge, Mass.: MIT Press, 1990, s.365.