Sait Faik Hikâye Armağanı (2008) ve Haldun Taner Öykü Ödülü’nün (2011) sahibi, son olarak “Kaldığımız Yer” adlı öykü kitabıyla okurla buluşan Behçet Çelik, ilk kez bir çocuk romanıyla karşımızda. Daha önce Günışığı Kitaplığı’nın Köprü Kitaplar serisi için “Sınıfın Yenisi” adlı bir ilk gençlik romanını da yazan Behçet Çelik’in ilk çocuk romanının adı “Çantasızlar Kampı”.
Bir yaz kampında geçen romanda, yaşam alanlarındaki köklü değişikliklerin çocuklar ve yetişkinler üzerindeki etkileri anlatılıyor.
Yaz tatili için bir araya gelen beş çocuk, ağır okul çantalarından kurtulmuştu. Üstelik, ağaçlarla çevrili, şirin bir mahallede kamp yapma şansını bulmuşlardı. Bahçelerinde top koşturdukları evler, hızla değişen ve “yükselen” çevre binalara benzemiyordu. Boş apartmandaki evini terk etmeyen Akif Amca’nın karşı dairesini kendilerine “yuva” seçen Çantasızlar, kapıya asma kilit takıldığı gün, duruma el koymaya karar verdiler.
Kitabın girişinden tadımlık bir bölüm ise şöyle:
Her kafadan bir ses çıkıyordu. Kafalar da, seslerin çıktığı ağızlar da pek büyük sayılmazdı, ama çıkan seslerin toplamı yabana atılır gibi değildi.
Bağrış çağrış ve kıkırdamalarla dolu bir şamata bütün koridoru geçip, gücünden, şiddetinden hiçbir şey kaybetmeden salona ulaşıyordu. Oradakiler, Ayşe Nene, Ali Dede ve Ufuk, bu cıvıltılı curcunaya iki günde alışmış sayılırlardı; ama o gün
her zamankinden farklı sesler, çığlık mı haykırış mı olduğu anlaşılmayan bağırtılar art arda yükselince, Ayşe Nene kaygılandı.
“Kavga ediyorlar galiba,” dedi oğluna, “gidip bir baksan.”
Ufuk, “Merak etme anne,” dedi, “kavga etmi yorlar, sadece kendilerine isim arıyorlar.”
“İsim mi ?” diye sordu Ali Dede. “İsimlerini mi beğenmiyorlar?”
“Yok, baba,” dedi Ufuk, “gruplarına isim arıyorlar.”
“Ne grubu?” dedi babası başını sallayarak. “O da nerden çıktı?”
“Ben soktum akıllarına. ‘Beşiniz iyi anlaştınız, güzel bir grup oldunuz, ama bir de isminiz olmalı sizin,’ dedim. Önce anlamadılar, ben de örnek verdim; ‘Afacanlar, Bızdıklar, Çokbilmişler olabilir,’ dedim.”
Hangisini seçtiklerini sordu Ayşe Nene.
“Anne,” dedi Ufuk gülerek, “bunlar hiç senin benim bulduğumuz şeyleri beğenir mi ? İlla kendileri bir isim bulacaklarmış; onu tartışıyorlar.”
Ayşe Nene gülümsedi, ama her an kavga çıkabileceğinden
çekindiğini de itiraf etti oğluna.
“İyi ya,” dedi Ufuk, “kavga ederlerse barışmayı da öğrenirler.”
Annesinin kaşları kaygıyla hafifçe yukarı kalktı;
“Acayip şeyler öğretiyorsun gene çocuklara,” dedi.
“Eh, amca olmak da bunu gerektirmez mi ?” diye yanıt verdi Ufuk.
Sehpanın üstündeki kumandayı eline alıp televizyondaki kanalı değiştiren Ali Dede’yse, “Kimin adının Çokbilmiş olacağı ortada,” dedi.
Ufuk kahkaha atarak, “İltifat ediyorsunuz,” dedi. Bir yandan da annesinin haklı olabileceğini düşünüp, çocuklara bakmaya karar verdi.